Metin TEKIN ziyaretci
Üyelik: 01 Ekim 2003
Durum Online: Online Mesaj: -2224
|
Gönderildi: 26 Temmuz 2006 - 17:31 | IP Kayıtlı
|
|
|
Acilar Var Ama Isiltilar da Var
Tam da su günlerdi iste. Temmuz sicagi ortaligi kavuruyordu. Bugdaylar biçilmis, harman yerine serilmeye baslanmisti. Köylü islerinin en yogun oldugu günlerde, günün en verimli saatlerinde isini gücünü birakiyor radyolarin basinda toplaniyordu. Heyecan o boyuttaydi ki, evlerde durulamiyor, sokaklarda bir arada dinleniyordu radyolar. Haberler harp günlerinin yakin oldugunu gösteriyordu. Anlasilan komutanlar kararlarini vermislerdi; Mehmetçikler namlulara mermilerini sürmüsler, tüfeklerini çapraz durumda tutuyorlardi. Olanca heyecanlari ile “Hücum!” emrini bekliyorlardi.
Anadolu’nun her yaninda yardim seferberligi baslamisti. Yardim seferberligine malini yetiremeyip, canini da ilave etmek isteyenler vardi.
Hükümetin tereddüt eden kanadi vakti uzatiyordu ama Kibris’taki gelismeler daha çok beklenmesine imkân tanimiyordu. Kibris’in Yunanistan’a baglanmasi ugrundaki çabalar, kanli sahnelerin sergilenmesi seklinde sürüyordu. Kibris’taki din kardeslerimiz, kan kardeslerimiz katlediliyor, iskenceden geçiriliyorlardi. Vahset kelimesinin içine sigdirilamayacak görüntüler yansiyordu gazete sayfalarina. Haberleri alindikça Anadolu insani yerinde duramiyor, Ankara’ya “Ne duruyorsun, biz mi gidelim?” isaretini veriyordu. Tabiî Mehmetçik de yerinde duramiyordu.
20 Temmuz 1974. Gece perdesini kaldirmaya baslarken haberlesme cihazlarinda yankilanan bir ses, çok derin manalar ifade ediyordu.
“Ayse tatile çikti!”
Minarelerden sabah makaminda yükselen ilahi mesajin tatli nagmeleri sonsuzlugun derinliklerinde yankilaniyordu.
Savas gemilerimiz Kibris adasini hedeflerine almislar, uçaklarimiz kana susamis canilerin üzerine bombalarini bosaltmaya baslamislardi. Mehmetçikler, silahlarini sikica kavramislar, çikarma gemilerinin sahile yanasmasini bekliyorlardi. Hedeflerinde Besparmak daglari vardi.
Sabahin o ilk saatlerinde köyün erkekleri yine sokaga dökülmüs, guruplar halinde radyolarinin çevresini sarmislardi. Haberleri gözyaslari içinde dinliyorlardi.
Yüreklerde heyecanlar zapt edilemez olmus; göz kapaklari, yanaklar, dudaklar, eller velhasil tenler tir tir titresiyordu.
Ak sakalli dedelerin yeri deler gibi bastonlarini sapladiklarini, yerlerinde bir oturup bir kalktiklarini, “Allahuekber!” diye haykirislarini simdi bile ayni heyecani hissederek görür ve duyar gibiyim.
Artik is güç unutulmustu. Devlet “Gel!” dese köyde kimse kalmayacakti. Öyle bir heyecan dalgasi sarmisti.
Kadinlar, bir anda kararlastirilmis evlerde toplanmaya baslamislardi. Ellerinde Kuran-i Kerimler belirlenmis evlere dogru kosusturuyorlardi. Mehmetçigin gönlüne destek çikacak, yolunu açacak, hedefini vurmasini kolaylastiracak manevi yardimlar sel gibi akitilmaya baslamisti.
Dualar, sureler ve ta gönülden gelen nur pariltili gözyaslari…
Yürekler heyecan içinde çirpinirken gönüller duaya kilitlenmisti. Arsin nur kapilari gümbür gümbür vuruluyordu.
Kibris semalarinda yükselen “Allah, Allah!” nidalari, Anadolu semalarinda “Allahuekber!” diye karsilik buluyordu.
Dayanamadim o gün, artik köyümde duramadim. Sehre dogru yola çiktim. Yol boyu ugradigim bütün köylerde ayni manzara, sehirde de… Sokaklar gurup gurup insanlarla dolu. Radyolarinin basinda heyecanlarini paylasiyorlar. Gönül güçleriyle Mehmetçigi destekliyorlar. Sokak aralarinda ellerinde Kuran-i Kerimler, bazi evlere dogru kosusturan kadinlar…
Dogru askerlik subesine gittim. Engelleri dinlemedim, günün heyecani ve telasi içinde olan sube komutanina ulastim.
“Komutanim, hemen yazin beni. Ilk kafileyle Kibris’a gitmek istiyorum.”
Gözleri dolu, zaten bosaltmak için bahane arayan komutan gözyaslarini tutamadi. “Nerden gelirsin, kimsin sen evlat?” dedi. Kendimi tanittim. Liseyi yeni bitirdigimi, üniversite sinavlarina girdigimi, sonuçlarin henüz gelmedigini anlattim.
“Delikanli beni çok duygulandirdin, aglattin ama simdi sen yine köyüne, isinizin basina dön. Sonra da insallah kazanirsan okuluna git. Su anda gönüllü asker almak gibi bir emir yok, yetkimiz de yok. Askerimiz yeterli. Bizim okuyan gençlere de çok ihtiyacimiz var. Tüm bu olanlari düsün ve ona göre oku.”
Israr etmenin bir faydasi olmayacagini anlamistim. Köyümüze döndüm. Dönüs yolunda da ayni manzaralar vardi. Radyo basinda toplanan kalabaliklar, gözyaslarini yerlere serpenler…
Hatimler, dualar, dualar…
O günlerde Anadolu insanina bir baska isindi yüregim. Gönlümdeki sevgisi derinlestikçe derinlesti. Çünkü umutlarim cosmustu. Bu milletin onca baskilara, çabalara ragmen o yüce duygulari yok edilememis, bir tohum gibi gizlendigi yerden bir anda, filiz vermis, dal budak sarmisti.
Anadolu insani; “Ben yüce bir milletim, yüceler yücesi bir dinin mensubuyum. Esrefi mahlûkum ve bu yerin sahibi olarak bütün varligimla buradayim.” demisti.
Anadolu’da düsen bayrak yine Anadolu’da gönderini bulacak, sevdalilarini gölgesi altinda sahlandiracak.
Bas gizlerimin gördükleri acilar umutlarimi hirpaliyor ama gönül gözlerine yansiyan isiltilar o gelecegin çok yakin oldugunu gösteriyor. Bugün yasayan insanlarin, tarihin sanli sayfalarinin yeniden aralandigi o güzel günlerin sahidi olacagina süphesiz inaniyorum.
“Dogacaktir sana va’dettigi günler Hakk’in
Kim bilir, belki yarin, belki yarindan da yakin.”
Yayimlayan: cemaat.com (http://www.cemaat.com)
Acilar Var Ama Isiltilar da Var
Yazan : Metin TEKIN
Tarih : 25/07/2006 - 08:19
Düzenleyen selamikaranfil Tarih: 30 Aralik 1899 - 00:00
|