selamikaranfil moderatör
Üyelik: 01 Ocak 2005
Durum Online: Offline Mesaj: 242
|
Gönderildi: 18 Agustos 2006 - 09:47 | IP Kayıtlı
|
|
|
MIRAÇ KANDILI
Feyiz ve bereketin costugu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükselistir, bütün süfli duygulardan, beseri hislerden ter temiz bir kulluga, en yüce mertebeye terakki edistir. Resulullahin (a.s.m.) sahsinda insanligin önüne açilmis sinirsiz bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyügüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-i Kerimde âyetlerle anlatilmis ve varligi inkâr edilemeyecek bir sekilde ortaya konmustur. Bu îlâhî yolculugun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da söyle anlatilir:
“Âyetlerimizden bir kismini ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alip çevresini mübarek kildigimiz Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Süphesiz ki O her seyi hakkiyla isiten, herseyi hakkiyla görendir.” (Isra Suresi, 1)
Miraçin ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan baslayarak semânin bütün tabakalarindan geçip tâ Ilâhi huzura varmasidir. Bu safha da Necm Sûresinde söyle' anlatilir:
“O ufkun en yukarisinda idi. Sonra indi ve yaklasti. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakin oldu. Sonra da vahyolunacak seyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördügünü kalbi yalanlamadi. Simdi O’nun gördügü hakkinda onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yaninda Me'vâ Cenneti vardir. O zaman Sidre'yi Allah'in nuru kaplamisti. Gözü ne sasti, ne de baska bir seye bakti. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Miraç nasil oldu?
Miraç, Receb ayinin 27. Gecesi Cenab-i Hakkin daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmin rehberliginde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamin Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, Ilâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet binegi olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nin makamina ugradi, orada iki rekât namaz kildi, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karsiladi. Miraçini kutladilar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kildirdi, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. Isa'nin dogdugu yer olan Betlaham'a ugradi, orada da iki rekât namaz kildi. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nin bulundugu yerden Muallak Tasinin üzerinden Miraça yükseldi.
Semanin bütün tabakalarina ugradi. Sirasiyla yedi sema tabakalarinda bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. Idris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. Ibrahim gibi peygamberlerle görüstü, Onlar kendisine “Hos geldin” dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortasi (kâinatin bittigi yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açiktan akan (Nil, Firat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmis melegin ziyaret ettigi Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün degildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adinda bir vasita ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-i Hakkin cemaliyle müserref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dedigi gibi
“Asikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” Insaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karsilasti., “Allah ümmetine neyi farz kildi?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.
Hz. Musa'nin, “Rabbine dön, azaltmasi için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, bes sefer Cenab-i Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda bes vakitte karar kildi.
Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliginde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.
Sabah olunca Kabe'nin yaninda Mekkelilere Miraçi anlatti. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördügü kafilelerinden haber verdi. Kureysliler hemen kafileleri karsilamak için Mekke disina çiktilar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdigi gibi gördüler, ama iman nasip olmadi.
Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çiktigina dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya ugradigini anlatinca Kureysliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasil bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardindan da Mescid-i Aksâ'yi görmüs olanlar, “Mescid-i Aksâ'yi bize anlatir misin?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam söyle anlatti:
“Onlarin yalanlamalarindan ve sorularindan çok sikildim. Hatta o ana kadar öyle bir sikinti hiç çekmemistim. Derken Cenab-i Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her seyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapisi var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapilarini saymamistim. Beytü'l-Makdis karsimda görününce ona bakmaya ve kapilarini teker teker saymaya ve anlatmaya basladim.”
Bunun üzerine müsrikler:
“Vallahi dos dogru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.
O esnada Hz. Ebû Bekir çikageldi, müsrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eger bu sözleri ondan duymussaniz seksiz süphesiz dogrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Siddîk, tereddütsüz inanan” ünvanini aldi.
Peygamberimiz neden mirac’a çikti?
Bir padisahin iki türlü konusmasi vardir. Biri, bir vatandasla telefon ederek küçük bir meseleyi görüsmesi. Digeri de devlet baskani, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konusmasi, sohbet etmesi, onun araciligi ile ferman yayinlamasidir.
Bu örnekte oldugu gibi Cenab-i Hakkin da kullari ile iki tarzda muhatap olmasi vardir. Biri, özel ve cüz'i, digeri de genis ve genel mahiyette bir konusmasi. Cenab-i Hakkin bazi velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.
Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatin Rabbi, bütün varliklarin Yaraticisi olarak Cenab-i Hakkin sohbetine müserref olmasi ise ikinci ve mükemmel olanina misaldir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiligi iki taraflidir. Birisi halktan Hakka, digeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtini tarafi olan velayet yönüdür, digeri de zahiri tarafi olan risalet yönüdür.
Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-i Hakkin huzuruna çikti, basta insanlar olmak üzere bütün varliklarin ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varliklardan Hakka bir gidistir. Digeri de Cenab-i Hakkin biz kullarindan istediklerini, emir ve yasaklarini Resul olarak getirmistir. Ibadetlerin özü ve esasi olan bes vakit namazi Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...
Peygamberimiz, Allah ile nasil görüsebilir?
Soru: “Bize herseyden daha yakin olan Cenab-i Hakka binlerce senelik mesafeyi asarak yetmis bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüsmesi ne demektir?”
Cenab-i Hak herseye herseyden daha yakindir, fakat hersey O’ na sonsuz sekilde uzaktir.
Meselâ, günesin insan gibi akli olsa da bizimle konusacak olsa, elimizdeki ayna araciligiyla bizimle konusabilir.
Diger taraftan biz bir çesit ayna olan gözümüzle günese yaklasabiliyoruz. Oysa günes bize 150 milyon km. uzaklikta bulunuyor, hiçbir sekilde ona yanasamayiz. Günese bir derece yaklasmak için ancak Ay kadar büyümek lazim. Bu da mümkün degildir.
Bu misalde oldugu gibi, gerçek anlamda Cenab-i Hak herseye yakindir, ama hersey ona sonsuz derece uzaktir. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-i Hakkin lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmis; bütün manevi mertebeleri asarak huzura varmistir.
Bir insan nasil göklere çikabilir?
Soru: “Bunun bir örnegi var midir? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukari çikabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulasabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kisa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasil gidip gelebilir?”
Yerküremiz, yani Dünya bir yilda yaklasik 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi bes bin senelik mesafeyi bir senede alir. Bu muazzam hareketi ona yaptiran ve bir sapan tasi gibi döndüren bir Kudret, bir insani Ars-i Âlâya getiremez mi? Günesin çevresinde o agir cisim olan dünyayi gezdiren bir hikmet bir insan bedenini simsek gibi Rahman'in Arsina çikaramaz mi?
Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz miydi?
Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çikti? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?"
Cenab-i Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasini ve merkezini gezdirmek, insanligin amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselami oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile degil, bu seyahate bedeninin de istirak etmesi gerekir.
Görünen âlemin anahtari olan gözünü, isitilen âlemin anahtari olan kulagini Arsa kadar birlikte almasi gerektigi gibi, ruhunun sayisiz görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arsa kadar çikarmasi akil ve hikmet geregidir.
Zaten Cenab-i Hak Cennette bedeni ruha arkadas ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sinirsiz lezzetlere ve acilara beden kaynaklik etmektedir.
Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaslik edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nin gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamin zatinin arkadaslik etmesi hikmetin tâ kendisidir.
Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çikmis olsaydi, zaten mucize olmazdi. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çikabiliyor.
Peygamberimiz kisa zamanda nasil gidip geldi?
Soru: "Birkaç dakikada binlerce yillik mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?"
Cenab-i Hakkin sanatinda hareket ve hizin derecesi farkli farklidir. Sesin hizi ile isigin hizi, elektrigin hizi, hatta ruhun ve hayalin hizi birbirinden bütünüyle farklidir. Gezegenlerin hizlari da birbirinden farklidir. Meselâ isigin hizi 300.000 km/sn iken sesin hizi 360 km/sn'dir.
Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olmasi, ruh hizinda hareketi nasil akla ters gelebilir?
Yine bir insan on dakika uyusa bazi olur ki, bir yillik is görebilir. Hatta bir dakikada insanin gördügü rüyayi, rüyada isittigi sözleri, konustugu kelimeleri toplansa uyanikken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.
Demek ki bir zaman dilimi iki kisiye göre degisebiliyor, birisine bir gün, digerine de bir yil hükmüne geçebilir.
Iste Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek simsek gibi bütün kâinati gezip Ilâhi huzura çikip Rabbiyle sohbet serefine ermis, Onun cemalini görmüs, emirlerini alip dönüp gelmistir.
Miraçin benzeri bir olay var midir?
Soru: "Peygamberimizin Miraça çikmasi mümkündür. Fakat her mümkün gerçeklesmiyor. Bunun bir benzeri var mi ki kabul edelim?"
Miraçin çok örnekleri vardir:
Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çikabilir.
Bir bilim adami, astronomi kanunlarina binerek tâ yildizlarin arkasina bir dakikada gidebilir.
Iman sahibi her insan, namazin hareketlerine düsüncesini bindirerek bir çesit Miraçla kâinata arkasina alarak Ilâhî huzura girebilir.
Kalb gözü açik bir veli, Ilâhî sirlara kirk günde ulasabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve Imam-i Rabbanî gibi bazi evliyanin bir dakikada Ars-i Âlâya kadar ruhen çiktiklari bildiriliyor.
Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arsa, Arstan yeryüzüne gidip geliyorlar.
Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kisa bir zamanda çikabiliyorlar.
Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanin sultani, bütün mü'minlerin imami, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çikmasi, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve süphesizdir.
Miraçla gelen hediyeler
Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-i Hakkin cemâlini gözleriyle müsahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafi, aksi beyani olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen söyle diyordu: “Sizin inandiginiz, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esaslari vardir, mevcuttur; tereddüt ve süphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavustular.
Ikincisi: Insan herseyi merak ediyor. Ayda hayat var mi, yok mu diye arastiriyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanin memleketinde ancak bir sinek kadar yer kapliyor.
Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razi olur? Bir yolunu bulsak da dogrudan dogruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydik” derken, Iki Cihan Serveri yetmis bin perde arkasindan ezel ve ebed Sultaninin razi olacagi amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi besere hediye etti. Bu hediye basta namaz olmak üzere Islâmin diger esaslari ve ibadetleridir.
Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarini alip getirmis, cinlere ve insanlara hediye etmistir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüs, sonsuz saadetin varligini müsahede etmis ve bu büyük müjdeyi haber vermistir. Öyle ki, bir adama idam edilecegi anda affedilerek padisahin yakininda bir saray verilse ne kadar sevinir.
Öyle de bütün cinler ve insanlar sayisinca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve degerlidir.
Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-i Hakkin cemalini görme nimetini tatti. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacagi müjdesini verdi. “Ayin on dördünü nasil açikça gözünüzle görüyorsaniz, Rabbinizi de öyle Cennette apaçik göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.
Besincisi: Insan kâinatin en kiymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazli bir sevgilisi oldugu Miraçla anlasildi. Kâinata nisbetle küçük bir varlik, zayif bir canli olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çikti ki, bütün varliklar üzerinde bir makam ve mevki kazandi. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen pasa oldun” dense ne kadar sevinir.
Öyle de âciz, fani, devamli ayrilik ve zeval tokadini yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'in rahmetine gireceksin" dendiginde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çikar. Cennette hayal hizinda, ruh genisliginde, akil akiciliginda, kalbin bütün arzularinda Cenab-i Hakkin ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-i Hakkin nur cemalini seyretme nimetini tadacaktir. Böyle bir insanin kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavusur degil mi? Miraçin bu meyvesi insanin en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)
Miraç Gecesi Namazi
Miraç gecesi kilinacak namaz on iki rekattir. Iki rekatte bir selam verilerek kilinacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kilinma zamani yatsi namazi kilindiktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittigi zaman selamdan sonra yüz defa :
“Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duasi okunur.
Ardindan da yüz kere istigfar yapilir.
Miraç Gecesinin Gündüzünde Kilinacak Namaz
Miraç gecesinin gündüzünde öglen namazini kildiktan sonra sonra dört rekat namaz kilinir.
Bu namazin;birinci rekatinda Fatiha’ dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere Ihlas suresi okunur.
"And whatever the Messenger gives you, take it, and whatever he forbids you, leave it. And fear Allah: truly Allah is severe in punishment. " [Qur'an 59:7]
SALAVAT
Salavatin Bir Sirri
Salavat Getirmek Üzerine
Abdullah b. Ebu Leyla:
Bir kere Kaab b. Ucra benimle karsilasinca söyle dedi:
Ey Ibn Ebu Leyla! Peygamber'den isittigim bir selat-u selami sana hediye edeyim mi?
(Bir gün) Allah Resulü (a.s.) yanimiza geldi.
Bunun üzerine Ey Allah'in Resulü! Sana nasil selam verecegimizi ögrendik. Fakat sana nasil dua edecegiz? diye sorduk. O bize söyle deyiniz buyurdu:
"Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed.
Kema sallayte ala ali Ibrahim. Inneke hamîdun mecîd.
Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed.
Kema barekte ala ali Ibrahim.
Inneke hamîdun mecîd."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarasi [Sadece Arapça]: 614
|